DÜNYA SÜT ZİRVESİ 23-26 EYLÜL 2019 TARİHLERİ ARASINDA İSTANBUL’DA DÜZENLENDİ.
Uluslararası Sütçülük Federasyonunun (IDF) her yıl farklı bir ülkede düzenlediği Dünya Süt Zirvesi dört gün süreyle İstanbul’da yapıldı. “Yaşam için Süt” teması ile 23-26 Eylül 2019 tarihlerinde yapılan Zirveye 55 ülkeden yaklaşık 1500 kişi katıldı.
IDF Dünya Süt Zirvesine Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz ile başta OECD ve FAO olmak üzere çok sayıda kuruluşun üst düzey yetkilileri katıldı. TÜSEDAD’ı temsilen Dernek Genel Sekreteri toplantıya katılırken, Üyelerimizden, Sinan Kolat ve Yusuf Caner Arslan zirveye iştirak ettiler.
Zirvenin açılış konuşmasında Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli,süt fiyatının belirlenmesinde, tek fiyat uygulamasından, sütün vasıflarını gözeten, özellikle yağ ve protein değerlerini önceleyen bir fiyatlama sistemi olan çiğ sütün sınıflandırılması çalışmalarının sonuna yaklaştığını belirtti. Ayrıca arz güvenliğini ve tüketici açısından gıda güvenliğini etkileyen karkas et sınıflandırması konusundaki çalışmaların devam ettiğini ifade etti.
Bakan Pakdemirli,Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün katılımı ile IPA II kapsamında,Çiğ Süt Eylem Planı Proje taslağı hazırlandığını söyledi. Taslakta; hayvan hastalıkları, çiğ sütün toplanması ve toplayıcıların eğitimi, uygun olmayan çiğ sütün kullanımı, çiftliklerin yapısının büyütülmesi, antibiyotikli sütun imhası için prosedür hazırlanması gibi eylemler yer almakta olduğunu ifade etti.
Ayrıca süt ürünlerinde Ortadoğu’ya yapılan ihracatın Uzakdoğu pazarına yayılmasının da hedeflendiğini belirten Bakan Pakdemirli, Çin ile süt ihracatı noktasında sona yaklaşıldığını duyurdu. Bu kapsamda Çin tarafının onaylamasına takiben, düşük riskli süt ürünleri için ihracatın başlayacağını,ayrıca, İran ve Özbekistan ile Sağlık Sertifikası konusunda, son bir yıl için anlaşıldığını vurguladı.
Toplantının 1nci oturumunda Hollanda menşeili Arla Gıda’nın Pazarlama Yetkilisi Hanne Søndergaard, 2009 yılında küresel ölçekte sürdürülebilir üretimde sorunlar olduğunu, bundan on sene sonra yani 2019 yılında süt sektörünü daha kompleks ve daha az tahmin edilebilir bir geleceğin beklediğini ifade etti.
Oturumda söz alan Hollanda orijinli bir diğer şirket olan FrieslandCampina Yönetim Kurulu Başkanı Kathy Fortmann, tarım sektörünün 2050 yılında 2 milyarlık bir nüfusu daha beslemek zorunda kalacağını, burada sürdürülebilir, sağlıklı ve besleyici üretimin son derece önemli olduğunu vurgulayarak, “0 karbon hedefine ulaşmak için gayret ediyoruz, bu konuda yeni arge çalışmalarına ihtiyaç var” dedi. Hollanda’da 80 bin 216 çiftçiyi süt sektörü gelişim programı kapsamında eğittiklerini belirten Yönetim Kurulu Başkanı, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli üretim yaptıklarını ifade etti.
Çin’de faaliyet gösteren Junlebao Sütçülük Şirketi Başkanı Lihua Wei, Çin ile ilgili bazı verileri katılımcılar ile paylaştı. Buna göre 2017 yılında 28 milyon tonluk içme sütü üretilen Çin’de kişi başı süt tüketimi 2008 yılında 18 kg iken 2018 yılında 28 kilograma çıktı. Şirketinin yıllık 1,7 milyon ton süt üretimi yaptığını belirten Wei, yıllık 10 milyon yuan tutarında üretim yaptıklarını ve şirketinin son on yılda 10 kat büyüdüğünü ifade etti.
Sloganlarının Dünya standartlarında üretim, tedarikçi ve işleme standartı olduğunu söyleyen Wei, Çin’de 1.4 milyar kişinin yaşadığını, her yıl 1 milyon bebeğin doğduğunu ve 400 milyonluk bir orta sınıfın bulunduğunu ve önümüzdeki on yılda 50 milyon tonluk bir süt talebi oluşacağını ifade etti. Wei, farklı ürünleri üreten şirketin 0,009 saniyede ısıtılıp soğutularak 90 günlük raf ömrüne ulaştırdıkları bebek mamalarından bahsetti, bu ürünlerde gaz ve sindirimi kolaylaştıracak çözümler geliştirdiklerini, yine çocuk ve gençler için üretilen ürünlerde beta glukan ekleyerek görme yetilerine katkı sağlandığını bildirdi.
Toplantıda bir sonraki konuşmacı, Hindistan’dan Amul Genel Müdürü Rupinder S Sodhi, Hindistan’da son 20 yılda nüfusun 2 katına çıktığını, üretimin 8 kat kişi başı tüketimin ise 3 katı arttığını, bu üretimin %60’ının ise kooperatifler tarafından pazarlandığını ifade eden Sodhi, “Amun modelinde çiftçiler sütü üretip, işliyorlar ve kooperatiflere satıyorlar, bu sütler devlet eliyle tüketiciye ulaştırılıyor. Sütün %6 sı içme sütü olarak kullanılıyor gerisi işleniyor. Hindistan pazarı büyüyor, 2030 yılında 20 milyar dolarlık bir hacme ulaşacak, 2030 yılında pazarın % 20’si Hindistan’da olacak, Asya ülkelerinde üretim açığı varken biz üretim fazlası veriyoruz” dedi. Sodhi ayrıca Hindistan’da 200 milyon inek, 100 milyon manda varlığı bulunduğunu, yem ekim alanlarının sınırlı olduğunu hayvanların saman ya da düşük proteinli besinler ile beslendiğini bu nedenle düşük girdi düşük çıktı modeli ile çalıştıklarını ve verim hedeflerinin hayvan başına 6 litreden 10 litreye çıkarmak olduğunu söyledi.
Toplantının “2019-2020 Dünya Süt Görünümü” ikinci oturumunda konuşan OECD FAO yetkilisi Robert Brodes önümüzdeki on sene tarımsal mta larda düşme görülüyor, kişi başı tüketim düşüyor, geçtiğimiz dönemde Çin’in et sektörüne olan talep aşırı miktarda arttı, önümüzdeki 10 sene bu artışı görmeyeceğiz ancak süt sektöründe bir artış söz konusu olacak, süt ürünlerinde Hindistan ve Pakistan’dan gelen talepler küresel bazda fiyatlara yansıyacak, reel fiyatlarda tüm tarım ürünlerinde düşüşler öngörülüyor ancak süt hariç” dedi. Brodes, önümüzdeki on sene Hindistan ve Pakistan’ın öne çıkacağını, küresel politika ve piyasalarda yaşanan belirsizliklerin ticarete olumsuz olarak yansıdığını belirtti.
İkinci Oturumda konuşan Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık Türkiye’deki üretim ve tüketim ile ilgili resmi istatistiki bilgileri katılımcılar ile paylaştı. Artık, Türkiye’de 2008’de kişi başı 26 kilogram süt tüketimi olduğunu, bu oranın şu anda 41 kilo 500 grama yükseldiğini, yıllık kişi başı 270 kilogram süt ve süt mamulü tüketiildiğini, bu kapsamda 41,5 kilogram ile süt, 18 kilogram ile peynir ve 40 kilogramlık tüketimle ayran ve total olarak 270 kilogram süt ve süt mamulü tüketildiğini belirtti.
İkinci oturumda küresel tüketici trendleri başlıklı bir konuşma yapan İrlanda Ulusal Süt Konseyi Başkanı Zoey Kavanagh, dünyanıın büyük bir bölümünün açlık ve yoksullukla uğraştığını gelişmiş ülkelerde ise farklı bir takım sorunların görüldüğünü söyledi. Burada başlıca Süt ürünlerine alternatif geliştirilen soya ve benzeri bitkilerden yapılan ürünler, vejetaryanlık ve iklim değişikliği kaynaklı sorunların süt üreticilerini etkilediğini ifade etti.
Dünya üzerindeki bazı gelişmelerden ve uygulamalardan bahseden Kavanagh sözlerine şöyle devam etti “Geçtiğimiz dönemde ulusal hükümetler bazı yasal zorunluluklar ve uygulamaları yürürlüğe koydu, örneğin Tayland’da peynir için koruyucu maddelere istisnalar getirildi, Hindistan’da gıdalara etiketleme zorunlu hale getirildi, Singapur 0 atıkla ilgili uygulama başlattı. Japonya’da plastik torbalar ücretli hale geldi. Yüksek kalorili yiyeceklerin satışı Londra metrosunda yasaklandı. Kanada’da tek kullanımlık poşetler yasaklandı. Plastik pipetler ise istenmeden verilmiyor. Dünya’da Antibiyotik kullanımının azaltılmasına dönük farklı uygulamalar başlatıldı. Bununla birlikte sağlıklı beslenme ve sporun teşvikine dönük adımlar atıldı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından süt ve süt ürünlerine sınırlama getirilmesi ve günde bir porsiyon tüketilmesi ile ilgili bir karar alındı. Kanada’da et ve et ürünlerinin beslenme diyetinden çıkarılması tavsiye edildi. Yeni Zelanda’da hastaneler et ve süt ürünlerini menülerinden çıkardı. Sektörümüzü ilgilendiren olumsuz gelişmeler karşısında süt sektörü olarak sorumlu davrandığımızı daha iyi anlatabilmeliyiz”.
EAS Danışmanlık Grubu Uzmanı Allen Sayler gıda güvenliği konusunda yaptığı sunumda ABD’de gıda kaynaklı hastalıklardan yaklaşık 2500 kişinin hayatını kaybettiğini bunlar içerisinde süt ve süt ürünlerinden kaynaklı olanların oranının % 11 olduğunu, ABD’de dini nedenlerle çiğ süt tüketiminin olduğunu dünya genelinde gıda güvenliği ile ilgili uygulamalarda dağınıklık olduğunu bununda küresel çapta tüketicilerin kafasını karıştırdığını belirtti.
Son oturumda küresel piyasaları ele alan uzmanlar 65 ülkede süt üretiminin büyümekte olduğunu, Hindistan ve Pakistan dışındaki ülkelerde daha sürdürülebilir bir üretim olduğunu belirttiler. Dünya üzerinde 2 milyon ton stok olduğunu ve 2019 2020 sezonunda dünyada üretimin 1,6 milyon ton yaklaşık %2,4 oranında artacağını, fiyatların 35-38 $ seviyelerinde gideceğini ifade ettiler.
Gelecekte ABD’de 60-80 baş üstü hayvancılık işletmelerinde robotik sisteme geçileceği iş gücünün belirgin oranda azalacağı, süt fiyatlarındaki ortalama gidiş sebebi ile artık hükümetin bir üretim planlaması yapması gerektiğini bu durumunda ABD’deki büyük çiftliklerden tepki gördüğünü ifade ettiler.
Toplantının ikinci gününde Süt ürünlerinin Gelişimi ve sürdürülebilirliği üzerine söz alan Vermont Üniversitesi Beslenme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Paul Kinsdet süt sektörünün gelişmiş ülkelerde aktivistlerin süt ve süt ürünlerine yoğun saldılar yaptığını, sütlerin hayvan refahına aykırı olarak üretildiğini çevreye ve gezegenimize zarar verdiğini iddia ettiklerini belirtti. Bir kadın örgütü olan PETA nın 2011 yılında bir anti süt kampanyası başlatarak hayvancılığın ortadan kaldırılması yönünde kampanya yaptığını, yine “mee too” adlı başka bir örgütün hayvanlarda suni döllenmenin cinsel taciz ve tecavüz ile kadınlar ile aynı olduğunu belirten kampanyalarla özellikle genç ve çocukları etkilediğini ifade etti. Yine Green peace adlı örgütün iklim değişikliği ile mücadele kapsamında süt üretiminin azaltılmasına ilişkin çalışma yürüttüğünü tüm bu saldırılar altında sektörün küresel çapta büyük bir kırılmanın eşiğine geldiğini vurguladı. Bu kapsamda yetişen nesiller için neler yapılabileceği süt üretiminin ve faydalarının pozitif olarak daha etkili şekilde anlatılması gerektiğini belirtti.
Gates Vakfı Yöneticisi Donald Nkrumah, Dünya’da 81,5 milyon kişinin yetersiz beslenmeden dolayı hayatını kaybettiğini, 3,1 milyon çocuğun öldüğünü, buna karşılık üretimin artırılabilmesi için küçük ölçekli üreticilerin pazara erişimini artırmak gerektiğini belirterek, gelişmiş ülkelerde sektörü en çok zorlayan kampanyaların süt üretiminin ahlaki ve etik olmadığı yönündeki çalışmalar olduğunu belirtti.
Tüketici Eğitim Projesi Milk Sa adına konuşan diyetisyen Mertha Vermaak, süt ve süt ürünlerinin besleyiciliği konusunda farkındalık yaratmak gerektiğini, süte alternatif gösterilen bitki bazlı içecekler konusunda daha iyi bilgilendirmelerin yapılmak zorunda olduğunu, yapılan çalışmaların daha çok 2000 ve sonrasında doğan çocuk ve gençler üzerinde yürütüldüğünü ifade etti.
Toplantının son oturumunda Arla Gıda’dan Anna-Karin Modin, İngiltere’de gıda atıkları ile ilgilil satılan çiğ sütün %7’sinin israf edildiğini evlerde 290 bin ton, nakliye ve perakende aşamasında 29 bin ton, süt işleme aşamasında 13 bin ton israfın olduğunu belirtti. Ayrıca, yapılan çalışmalarda tüketicilerin buzdolabı derecesinin 5 derece azaltması ile 50 bin ton ürünün yani 25 milyon poundluk bir geri kazanımının olacağını, yem olarak bu ürünlerin değerlendirilmesi halinde ise 1 milyon poundluk bir kazanım olabileceğini ifade etti.
Ankara Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Erdoğan Güneş, sütün %50’sinin sanayiye gönderildiğini, %32’sinin evde tüketildiğini, %11’inin ise sokak sütü olarak satıldığını belirtti.
Konuşma sırasında söz alan Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı ise ABD ve İngiltere’de sokak sütünün yasak olduğunu ifade etti. Ancak İngiltere ve ABD’den gelen uzmanlar bu ülkelerde sokak sütü satıldığını ve üzerinde sütü kaynatmak tüketicinin sorumluluğundadır ifadelerinin yer aldığını vurguladılar.
Toplantının son gününde FAO uzmanı BerheTekola süt sektörü olarak Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedeflerine (SDG) nasıl katkı sağlandığı konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Süt sektörü olarak bu hedeflerden bazılarına olumlu bazılarına ise olumsuz katkıları olduğunu ifade etti. Bu kapsamda yoksulluğun azaltılması ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması, gıda güvenliği, beslenme, yaşam standardının iyileştirilmesi ve ekonomik büyümeye sektör olarak olumlu katkıda bulunuluyor. İklim değişikliği, zoonoz hastalıklar gibi konularda ise olumsuz etkiler söz konusudur. Küçük ölçekli çiftçilerin gelirini artırmak, sürdürülebilir çiftçiliği teşvik etmek, gıda piyasalarının işlerliğini devam ettirmek önem arz etmektedir. Dünya Bankası verilerine göre dünyada 736 milyon kişi yoksulluk çekiyor ve 470 milyon işe ihtiyaç var.
290 milyon kadın hayvancılık sektörüne bağlı olarak yaşamını sürdürüyor. Gıda kaynaklı patojenlerden kaynaklı 420 bin kişi hayatını kaybetti. Antimikrobiyal dirençten dolayı 700 bin ölüm vakası görüldü.
İklim değişikliği ile ilgili olarak verilerden bahseden Tekhola, son 30 senede küresel sıcaklığın 0,85 santigrat derece arttığını belirtti. FAO verilerine göre hayvancılığın sera gazına etkisinin % 18’den %14,5’a indiğini, her yıl 12 milyon hektarlık arazinin çölleşme ve kuraklık nedeniyle kaybolduğunu, yerli hayvan ırklarının ise %77’sinin risk altında olduğunu ifade etti.
Sera gazı birikimine karşı karbonu toprakta biriktirmek, agro ekolojinin ve biyoçeşitliliğin geliştirilmesi gerektiğinden bahseden Tekhola, küçük çiftçilerin bu kapsamda mutlaka desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Kodeks Sekreteri Tom Heilandt FAO ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından kurulan Kodeks çalışmalarından bahsetti. Buna göre, kodeks komisyonu bilime dayalı standartları geliştirmek, bu standartları gözden geçirmek, tüm kodeks çalışanlarının çalışmalarına katılım sağlamak ve kendi sistemlerini geliştirerek çalışmalar üretmek üzere çalışmaktadır. Bu kapsamda Kodeks komisyonu, SDG hedeflerinden açlığı bitirmek, sağlıklı hayat, sürdürülebilir üretim ve tüketim, sürdürülebilir kalkınmanın devam ettirilmesi, önlenebilir yenidoğan bebeklerde erken ölümlerin ve çocuklarda ölümlerin engellenmesi konularında çalışmalar yürütmektedir. Sekreter kodeks komisyonunda bazı ülkelerde trisodyum sitratın süte konulmasının görüşüldüğünü, aynı ülkelerde bu maddenin öldürücü olduğunu söylendiği ancak bunun doğru olmadığını söyledi.
Oturumda sunum gerçekleştiren SETBİR Başkanı Tarık Tezel süt sektörü olarak sürüdürülebilir kalkınma hedeflerine süt sektörü olarak yaptıkları katkılardan bahsederek yurtiçinde yaşanılan sorunlara da değindi. Tezel, kayıtdışı üretim, haksız rekabet ve dezenfermasyon gibi konularda sektörün yoğun olarak mücadele verdiğini belirtti.
Kenya süt sektörü hakkında bilgiler veren Kenya Süt Konseyi Direktörü Margaret Kibogy, 48 milyon nüfusa sahip Kenya’da 3250 $ kişi başı gelirin olduğunu, süt işletmeleri başına 3 ila 8 hayvan düştüğünü ifade etti. Günde 7-8 litre süt verimi olduğunu, ülkenin toplam süt işleme kapasitesinin 4 milyon litre olduğunu ve kişi başı yıllık tüketimin 110 litre olduğunu söyledi. Kibogy, ülkelerinde okul sütü programı uygulandığını belirtti.
Fransa Çevre Bakanlığı yetkilisi Jean Baptiste Dolle, iklim değişikliği karşısında çiftlik uygulamalarına ilişkin konulara değindi. Bu çerçevede sera gazı ve amonyak emisyonlarını azaltmak azot, fosfor ve su kirliliğini azaltmak için önlemler almaya çalıştıklarını ifade etti. Dolle, 5-6 yıllık bir programın uygulandığını birinci yıl denetim ve verilerin toplandığını ve karbon yoğunluğunun işletmelerde hesaplandığını, 2nci 3ncü ve 4ncü yıllarda çiftçilere uygulamalar yapıldığını, 5nci ve 6ncı yollarda denetleme yaparak karbonun ne kadar azaltıldığını ölçtüklerini belirtti. Dolle bu programı uygulayan çiftçilere 6 bin ile 8 bin € arasında bir destek verilmesinin düşünüldüğünü belirtti.