Türkiye, hayvancılıkta, “ithalattan kurtulmak” için ithalat yaptıkça daha çok dışa bağımlı hale geliyor. Damızlık düve,besilik dana, kasaplık sığır, karkas et, koyun, kuzu, keçi, yem, saman, aşı,ilaç ve daha bir çok ürün ithal ediliyor. Devletin verdiği destek, kullandırdığı düşük faizli kredinin çok büyük bölümü ithalata, yani başka ülkelerin çiftçilerine gidiyor. Ülke hayvancılığı nasıl bu hale geldi? Sorunun yanıtını, devletin verdiği düşük faizli kredinin cazibesine ve çiftlik kurma furyasına kapılarak yatırım yapan ve 10 yıldır sektörde olan okurumuz veriyor. Okurumuzun mektubu uzun. Yerimiz sınırlı. Özetleyerek paylaşıyoruz. Nerede hata yaptık? Öncelikle işletmemi anlatayım. Toplam 900 baş kapasiteli 3 işletmemiz (ahır )var. İlki 2008’de, ikincisi 2010’da, üçüncüsü 2013 yılında faaliyete geçti. İşletmemize 2008 yılında Ziraat Bankası kredisiyle Trakya’dan 150 baş damızlık düve, 2009 yılında da Trakya ve Burdur’dan aldığımız 150 baş düve ile süt hayvancılığına giriş yaptık. İlk işletmemizdeki hayvanlarda ikinci doğumları esnasında Brucella problemi ile karşılaştık. İlk hayvanlarımızın yüzde 60’nı kaybettik. Daha sonra aldığımız yerli hayvan ve yavrularında tüberküloz çıktı. Bakanlık testi sonrasında 200 tanesinde tazminatlı kesim yapıldı. Geri kalanlarıysa tazminatsız kesimle elimizden çıkardık ve tüberküloz çıkan ahırı kapattık. Yaklaşık 1.5 yıl süren dezenfeksiyon işlemi nedeniyle kapalı kaldı. İkinci işletmemizi 2010 yılında inşa ederek toplam kapasitemizi 600 büyükbaşa çıkardık. Bu işletmeye de Ziraat Bankası kredisiyle Amerika’dan 300 baş gebe düve getirdik. 2010 yılında Amerika’dan ithal ettiğimiz gebe düveleri ölüm, zorunlu seleksiyon, verimsizlik nedeniyle kesip 2015 yılında 300 baş damızlık düve daha ithal ettik. Üçüncü işletme için 2013 yılında Almanya’dan 300 gebe düve getirdik. Bataklığa düşen insan nasıl çırpındıkça batarsa biz de istemeyerek de olsa işletme kapasitemiz 900 başa çıkardık. İthalat yaparken buzağı satamadık. Özet olarak 2008 yılından 2015 yılında son ithal ettiğimiz hayvanlarla işletmeye toplam 1200 gebe düve girdi. Bu gün ise işletmemizde 775 inek 305 düve 258 buzağı olarak toplam 1375 adet dişi hayvanımız var. Şu ana kadar ölüm, verim kaybı nedeniyle kesim yapıldı. Verime dayalı seleksiyon (verime dayalı sürü yenileme) yapılmadı. Hedefimiz 2019 yılında verime dayalı hayvan seleksiyonu yapmaktır. Düve satışı, herhangi bir aksilik olmadığı takdirde 2021 yılı ve sonrasında gerçekleşebilecektir. Bunları yazmamın nedeni 2008 yılından beri benim gibi birçok hayvancılık işletmesi olanlar, çeşitli problemler ve hatalar nedeniyle 2 -3 defa ithalat yaptık,kesinlikle satacak düve yetiştiremedik. Kısaca başarılı olamadık. Bu anlattıklarım Tarım Bakanlığı kayıtlarında da görülecektir. Biz buzağı yetiştiremedik ama bu sadece buzağı ölümleri ile açıklanamaz. Başarısızlığın nedenleri? Hayvancılığa başlayanların hemen hepsi, benim gibi hiçbir deneyim ve tecrübesi olmadan o günlerde çiftlik kurma furyasına kapılan kişilerden oluşuyor. Ben bu işe girmeye karar verdiğimde Tarım İl Müdürlüğünden destek almak için gittiğimde veteriner hekimlerin hepsi mesleğin dışında evrak doldurup takip etmekle uğraştığını gördüm. Herhangi bir sorununuzu çözecek, cevap verecek, yönlendirecek kimse yok. Sorduğumuzda da “biz bilmiyoruz” cevabını aldık. Sonrasında profesyoneller aradık, bulamadık. Araştırmalar yaparken, karşımıza çıkanlar fikir almaya çalıştığımız kişilerin hepsi bize danışmanlık vermek isteyerek bizleri birilerine yönlendirdiler. Sonradan anladık ki bu sektördeki herkes celep zihniyeti taşıyor. Akademisyenler,bu işlere sizden önce başlayan çiftlik sahipleri, bizi komisyon alabilecekleri, çiftlik malzemeleri satan ve yapanlara yönlendirmişler. Sihirli formüller havada uçuşuyordu. Meralar işgal altında Bulunduğumuz coğrafya yarı çöl iklimine sahip. Yağış rejimi yılda 2 ay düzensiz yağışlar şeklindedir. Meralarımızın birçoğu işgal edilmiş. Var olan meralarda yılda 2-3 ay yeşil kalmaktadır. Kesif yeme dayalı bir beslenme sistemi olduğu için sürekli döviz artıkça yem fiyatı artıyor. Sap ve yoncayı 400 kilometre, silajı 50, kesif yemi 200 kilometre mesafeden temin ediyoruz. Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz. Hayvancılıkta başarılı olmak için işletmenin bulunduğu yer, pazara, kaba yem kaynaklarına yakın olmalıdır. Bazılarının tohum ticareti yapabilmek adına kaba yem kaynakları arttırılmalıdır, söylemi gerçek değildir. Çiftçi 130-180 metre derinlikten su çekerek kaba yemi üretemez. Üretirse de bizim şu anda aldığımız gibi geçen yıl tonu 650 – 750 lira olan yonca bu sezon 850 liradan alınabiliyor. Kendi yemini üretme şansı yok Kimse bize, “Hayvancılık işletmeleri kendi kaba yemini üretmelidir” demesin. Böyle bir şansınız yoktur. Avrupa ve Amerika ölçekli toplu arazilerimiz yok. Aynı iklim kuşağında yer almıyoruz. Bölgemiz kurak, yurt dışında gördüğüm çiftlikler kendi arazilerinde susuz mısır, yonca ve yem bitkileri yetiştiriyorlar. Ülkemizde benim ölçeğimde bir işletmenin ihtiyacı için 1500 dönüm arazi gerekli, araziyi satın almak mümkün değil. Dönüm fiyatı tarlaya göre 20 ile 50 bin lira arasında. Kiralamak ise daha zor. Kaynak: Dünya